19 Mayıs'ta ağaçlar kirazla doluyken gittik. Körfezi dolaşarak nefis dağ yolundan 2,5 saat sürdü.
- Su yılanları
- Kurbağa
- Leylek
- Kütük sahibi göl kuşları
- Gümüş balıkları
- Yavru kerevit
Çocuklar gölden sopayla yosun toplamayı çok sevdiler |
Göl kenarında oturduğumuz ağacın hemen yanıbaşında balıkçılar kıyıdan attıkları ağla, yarım saat içinde bir mini kamyonet kasasını neredeyse dolduracak kadar ''Gümüş Balığı'' yakaladılar. İlk kez gümüş balığını bu kadar yakından gördük. Gümüş balıkları, balıkçıların dediğine göre Çanakkale'de işlemden geçirildikten sonra cips gibi bir şey yapılıp yurtdışına ihraç ediliyormuş. Kilosu 70 kuruşa satılan gümüş balığının ufağı makbulmüş.
Gümüş balıklarının arasından çıkan bu yavru kereviti suya geri bıraktık |
Söğüt altındaki masamız |
Lezzet Lokantası'nın aşçıbaşı |
Murti Taylan elele |
Ekoş barbili çantasına kiraz toplarken:) |
Mutlu: Buralarda kiraz bahçesi kaça? Kirazcı amca: Başına dert almak mı istiyorsun? Murti: Komşu kızı... |
İstanbul'dan İznik'e gidip 2-3 saat bir Dikilitaş'ın basamaklarında oturuyoruz deyince komik geliyor ama durum bu:) Meyve ağaçlarıyla kaplı bir ovanın orta yerinde, uzaktan ağaçların arasında sivri sivri kendini ilk gösterdiğinde bile ilgi/heyecan uyandıran bu fantastik Dikilitaş, bizi bir şekilde kendisine çekmeyi başarıyor.
Dikilitaş'tan sonra gölün karşı yakasından geri dönüp o yakayı da keşfetmeye karar verdik. Bira için durakladığımız kaya dibindeki şahane manzaralı Karacakaya Restaurant'ı keşfettik. Bir dahaki sefere burada daha fazla vakit geçirelim dedik. Ve her zaman olduğu gibi acılar içinde trafik ve yol çilesi çekerek gece vakti İstanbul'umuza vardık.
Karacakaya Restaurant&Konaklama
Tel: 0-531 932 54 24/Nuri Çetin
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder