27 Mart 2012 Salı

Heybeliada'da Ne Eksik? Çocuk Taşıma Aparatlı Bisiklet

Eskiden ada vapuru yandan çarklıymış.
Martıları, gazozu, eğlencesi, keyfi, muhabbeti bolmuş. 
Bizim ulaşım için tercih ettiğimiz İDO vapurunun ise koltuğu, sıkıntısı, kapalı kapısı/penceresi, karbondiyoksiti, kalabalığı boldu.
Tek elle tutulur yanı ''hızı'' olan ve adaya biran evvel ulaşma hayaliyle tercih ettiğimiz ''Hızlı İDO'', Kınalı ve Burgaz'dan sonra Heybeli'yi pas geçip önce Büyükada'ya yolcu indirip dönüş yolunda bizleri Heybeliada'ya bırakınca, hızlı ulaşım hayalimiz de kursağımızda kaldı...  Kabataş'tan 10:50'de hareket edip 12:00 gibi Heybeliada'ya varmış olduk. Bir daha tercih edeceğimizi sanmam...

Adada bizleri miskin miskin güneşlenen kediler ve Heybeliada Heyamola Ada Lokantası karşıladı. Arkadaşımız Basir'in 6 ay önce açtığı Heyamola Lokantası'nda, adanın ve baharın simgesi sarı mimozalarla bezeli bize özel hazırlanmış upuzun beyaz örtülü masada nefis bir kahvaltı ettik ve uzun ada günümüz için enerji topladık. Başak ve Ege ellerine verdiğim fotoğraf makinası ile etraftaki kedilerin fotoğraflarını çekip oyalandılar.  

Kahvaltı'nın ardından ''büyük ada turu'' yürüyüşümüze başladık. Çocukları yürümeye motive etmek için bir külah çikolatalı dondurma yetti. Ege, turun çoğunda arabada uyudu. Başak ise çoğunlukla yürüdü, zor zamanlarda Selim'in omuzunda şımardı. Yaklaşık 2 saatlik yürüyüşte mızırdanmadan iyi idare etti.




Yürüyüş sonrası faytonla küçük ada turu yaptık. Çocukların en bayıldıkları etkinlik bu oldu. Kısa sürmesine çok üzüldüler. Fayton gezimiz sırasında kısa bir mola verdiğimiz Değirmen Burnu'nun manzarası, kalabalıklığına rağmen sessizliği, piknik mangallarının bolluğuna rağmen temizliği beni çok etkiledi. 

Faytoncumuza son günlerde gazetelerde boy gösteren ''adalardan faytonların kaldırılacağı'' söylentisinin aslının olup olmadığını da sorduk. Ada halkının ulaşımı için daha modern elektrikli ulaşım seçenekleri üzerinde durulduğunu, ada yollarının uygun olmaması nedeniyle bunun devreye sokulmasının zaman alacağını, faytonların ise gezi amaçlı devam edeceğini söyledi. Yüreğimize su serpti... 

Faytondan tam inerken gün boyu aradığım ve tüm adada heralde toplasan sayıları 5'i bile bulmayan çocuk oturaklı bisikletlerden biri karşıma çıkınca hemen kiralayıp bir tur Başak bir tur da Ege ile yine Değirmen Burnu tarafında dolaştık. Çok hoşlarına gitti. Ada gibi bir yerde bile küçük çocukla bisiklete binebilmek için uygun bisiklet ve çocuk kaskı olmaması ne acı. Adalar belediye başkanı olsam her bisiklet kiralayan dükkana 10'ar tane bağışlardım en az.

Bisiklet gezimiz sonrası yine Heyamola Ada Lokantası'nda toplandik ve günü burada yediğimiz leziz akşam yemeği ile tamamladık. Aralarda da, Heybeliada buluşmamızın ana vesilesi olan Didem, Burçin ve Özlem'in doğum günlerini kutladık:)

Bir sonraki gelişimizde, bu kez zaman ayıramadığımız Hüseyin Rahmi Gürpınar'ın şimdi müze olan evini, İsmet İnönü'nün yazlık evini ve Heybeliada Ruhban Okulu'nu da görmeyi umuyorum.

22 Mart 2012 Perşembe

Ischgl Kayak Merkezi ile Tanışma/Günlük Rutin/Kaygı/Utanç

Ischgl kayak merkezi ile tanıştığımız ilk gün epey efor sarfetmemiz gerekti. Mutlu'ya; ''bak bunca yük taşıyarak bu tatili bile yapabilirsek her tatili yapabiliriz'' dediğimde cevabı: ''Zirvedeyken bırakalım bence'' oldu:)

  • Sabahları Ömer'den çok çok daha fazla masal dinlemek isteyen, Sayra'ların yatağında daha fazla zıplamak için taklalar atan, kahvaltı yapmak istemeyen, üstelik kahvaltı karşıtı örgütlenen 4 minik çocuğu, kat kat giydirip odalarımızın dışındaki merdivende sıraya dizip, sessizce hepimizin hazırlanmasını beklemelerini sağlamak,
  • Tam üst baş giydirilmiş yola çıkacakken beliren kaka ve çiş ihtiyaçlarını gidermek 
  • Otobüs ile çocuklar ve kayak aparatlarıyla 12 km yol kat edip Galtür'den Ischgl'a varmak,
  • Ardından çocukların ''helikopter'' adını verdikleri gondol ile yaklaşık 20 dakika nefis tepelerin ve ağaçların arasında seyahat ederek tepedeki kayak merkezine ulaşmak,
  • Bizim kayakları depodan almak, Başak ve Ekin'i sabah 10:30'da başlayan okula yetiştirmek için telaşla kayak kiralamak, üst baş ve plastik kayak ayakkabılarını giydirmek (bizim aile için o arada Ege'yi zapdetmek)
  • Başak ve Ekin'in kayak okulunun olduğu 100 metrecik tepeyi Ege mızırdanırken ve Başak henüz kayak ayakkabılarına alışmamışken kilometrelerce uzun algılayıp homurdanmak
  • Patates kızartması ve makarna dışında hiçbir şey yemeyi kabul etmeyen çocuklara başarısız alternatif tavuk, sebze çorbası, meyve vb. yemek bulma çabalarımız
  • Karılar-kocalar arasında Ekin, Ege ve Taylan'a ''o gün kimin göz kulak olacağı, kimin ne zaman kayak yapıp ne zaman çocuğa bakacağı, kimin ne zaman kayak dersi alacağı'' pazarlıkları,
  • Dönüşte aynı yolu çocuklar ve yüklerle yeniden katetmek...
İlk güne dair bu başlangıçlar, gelecek günlere dair epey kaygılanmamıza neden olduysa da, ilk gün bunları rutine oturttuktan sonra ilerleyen günlerde bu anların da tadına varıp tatilimizin keyfini çıkarmaya başladık.

Şimdi bu satırları not ederken o an hissettiğimiz sıkıntılardan utandığımı itiraf etmeliyim. Aslında ne kadar da şanslıyız bizler ve çocuklarımız bunları yaşayabildiğimiz için. Keşke tüm çocuklar aynı imkanlara sahip olabilse!...

Sabah Kahvaltıda
En Güzel Masal Anlatan: Ömer
Maymunlar
Hazır Olan Çocuklar Merdivende Beklemede
Sonunda Evden Çıktık
Galtür Meydanı'na Doğru Yola Koyulduk
Galtür Meydanı/Otobüs Durağı
Mutlu Otobüste Nerede?
Otobos


Helikopterde
Okula Hazırlık
Okulda
Okulda

Mola

Dönüş Yolunda

20 Mart 2012 Salı

Ischgl/Yolculuk Kararı/Planlama ve İlk Gün

Ischgl maceramız, yaklaşık 6 ay önce, Sayra'nın ''Münih'e erken rezervasyonla çok ucuza bilet aldık. Hadi siz de alın. Ucuz bilet fırsatını kaçırmayın. Münih'ten ulaşılabilen, çocuklarla hep birlikte gezilebilecek  yerleri sonra planlarız nasılsa'' demesiyle başladı. Hemen ertesi gün, bu fikrin üzerine atlamış ve Yavuz ailesi ile bizim ailenin biletlerini almıştım bile...

Münih'ten gidilebilecek yer(ler) konusunda çok fazla tartışmayıp, Başak ve Ekin'in kayak öğrenebilecekleri, Taylan ve Ege'nin karda oyunlar oynayabilecekleri, biz ebeveynlerin de kayak yapabileceğimiz; dolayısıyla hem kendimizi hem de çocukları eğleyebileceğimiz, doğası güzel bir yere gitme konusunda hemfikir olduk. Murti'nin özel isteğiyle ''toplam pist kilometresi uzun'' sportif anlamda Murti'yi tatmin edecek bir lokasyon araştırmaya giriştik ve ''pist uzunluğu 231 km olan'' Avusturya'nın Ischgl kasabasında karar kıldık.

Avusturya'da kayak insanların hayatlarının doğal bir parçası. Bizdeki gibi lüks tüketim değil. Hemen her yaştan insan kayak yapıyor. Pistlerde 60 yaş üstü pekçok kadın ve erkeğe rastlamak, üstelik bu doğuştan kayakçıların yanımızdan süratle geçmelerine tanıklık etmek son derece olağan. Kayak köyleri arasında işleyen otobüsler tıklım tıklım her yaştan kayakçıyla dolu... Hal böyle olunca da Ischgl'da karar kılmamız yeterli olmadı tabii. Biz erken harekete geçtiğimizi zannederken Avusturya'lılar ve tabii komşu ülkelerden diğer kayakçılar tüm konaklama yerlerini kapatmışlardı. Yer bulabilmek için epey uğraşıp tam ümidimizi yitirmek üzereyken Ischgl'a 12 km uzaklıkta, Galtür isimli kasaba'da, bulabildiğimiz tek otel olan ''Chasa per la Punt''a rezervasyon yaptırdık.

http://www.chasa.at/Chasa/index.html
http://www.galtuer.com/
http://www.ischgl.com/index.en.htm

Münih'ten Ischgl'a tren yolu ile ulaşım yok. Bu yüzden türlü zorluklarla, ucuza gelmesi için 4 tane çocuğu çocuk koltukları olmadan kucağımızda taşımamızı kabul eden tek transfer seçeneği olan Ömer Bey ile bizim ucuz Münih uçuşunu boşa çıkaracak bir ücrete anlaşmak zorunda kaldık. Münih'ten, eğer tren yolu ile ulaşım mümkün değilse, gidilecek otelin de kendi transfer aracı yoksa, ulaşım tuzluya patlıyormuş bunu öğrenmiş olduk.

Mürettebat
3 Mart cumartesi günü, Pegasus ile olabildiği kadar keyifli bir uçak yolculuğunun ardından Münih'e ulaştık. (Yolculuk öncesi, kayaklara ekstra ücret alınacağını öğrendiğimiz için, şikayet dilekçeleri ve mücadele ile geçmişti ama uğraşlarımız sonuç vermiş olacak ki, check-in sırasında kayaklara ücret almaktan vazgeçtiler, gazabımızdan ucuz kurtuldular)

Münih'ten Ischgl'a yolculuğumuz ise yaklaşık 3,5 saat sürdü.  Tıkış tıkış geçen, en keyifli anı yoldaki bir kafede verdiğimiz mola olan rahatsız bu yolculuğun sonundaki ödül, beklentilerimizin çok üzerinde bir apart  otel ve güzel bir otel müdiresi oldu. Odalarımıza yerleşip bulabildiğimiz açık tek lokantada güzel bir akşam yemeği yedikten sonra erkenden yattık.
Ömer Bey'in Arabası
Münih Havaalanı'nda Bavulları Beklerken
Yolda Mola Yeri
Mola Yerinden Manzara
Mola Yeri
Yöresel İncirli Ekmek. Ben ve Sayra bayıldık Demet sevmedi.