Kendimizi şehrin akışına bırakıp dolaşmaya karar verdik ilk günün şerefine.
Otelimizden çıkıp 5 dakika mesafedeki metro istasyonuna vardık. Metro ulaşımının kolay olacağına dair şartlanmış olduğumuzdan, asansörsüz metroda 2 çocuk ve çocuk arabasıyla debelenmek ilk gün için epey zor geldi. Ne yazıkki Londra'da özellikle eski durakların bazı bölümlerinde yürüyen merdiven bile yok. Çocuk arabalarını elde taşımak, çocukları yürütmek gerekli. İlk gün zorlansak ta sonra alıştık bu duruma.
Londra ile hepimiz ilk kez tanışacağımız için başlangıç noktamızı ''Piccadilly Circus'' olarak belirledik. Buranın karşılığı bizim İstanbul'da Taksim, New York'ta Times Square. ''Tam turistik'' bir başlangıç için en iyi yer. Londra'nın simgelerinden Eros heykelinin önünde bir hatıra fotoğrafı ile ''tam turistik'' ilk günümüzün görsel anısını da oluşturduktan sonra Londra keşfimize yürüyerek devam etmeye karar verdik. Ege ve Başak bu meydanı çok sevdiler.
Az ilerde karşımıza tüm çocukların düşmanı M&M çıktı:) Bu şeker meselesi konusunda kafam çok karışık. Şeker ve sakız onları o kadar mutlu ediyor ki!... ''Tam mahrumiyet'' iyi bir ebeveynlik çözümü değil korkarım!
M&M, gerçek bir iletişim harikası. Burası Londra'nın ''en şeker cazibe merkezi!'' ve dünyanın en büyük şeker mağazası. Charlie'nin çikolata fabrikası, çocuklu bir Londra gezisinin uğranmazsa olmazı:)
http://worldchocolateguide.com/shop/mms-world/london/
Çocukları M&M'den güç bela söküp çıkardıktan sonra, Londra'nın diğer önemli tam turistik meydanı Trafalgar'a kadar yürüdük.
Meydandaki tüm sabit etkileyici unsurlara ek olarak gezimiz sırasında, National Gallery'nin hemen önünde, ''Dünya'nın ilk yaşayan duvar resmi'' ile karşılaştık. Van Gogh'un ''Servi Ağaçlı Buğday Tarlası'' resminin canlı bitkilerle etkileyici bir yorumu!
Trafalgar Meydanı'nda mutlu mesut dolaşırken aniden yağmur bastırdı. Hemen yanıbaşımızdaki ''National Gallery''ye sığındık ve Londra gezi programımızda olmayan, dünyanın en önemli resim koleksiyonlarından birine ev sahipliği yapan National Gallery'yi kısa süreliğine de olsa gezme fırsatı yakaladık. http://www.nationalgallery.org.uk/ National Gallery, Londra'da tadı damağımda kalan ilk yer olarak kayıtlara geçti.
Trafalgar Meydanı'ndan Parlamento Binası'na yürüdük ve rehber eşliğinde binayı gezdik. Gerçekten etkileyiciydi. Çocuklar da çok sevdi. Çocuklar, bu tür biletli ziyaretlerde en çok biletlerinin olmasından, biletlerini görevlilere kendileri göstermekten ve biletlerini tüm gezi boyunca taşıma sorumluluğu almaktan hoşlanıyorlar. Bir de ellerine binanın planını verip nerede olduğumuzu plan üzerinde anlatınca ilgileri daha da artıyor.
Binaya ait detay bilgiler için: http://www.parliament.uk/
Parlamento Binası Karşısında Protestocular |
Parlamento Binası ziyaretinin ardından, Thames nehri kıyısında London Eye'dan Tower Bridge'e doğru nehir kıyısında uzuuuun bir yürüyüş yaptık.
Çocuklar bu kadar uzun ve araçsız güzergahta koşturabilme özgürlüğünün tadını, karşılarına çıkan pekçok hoş sürpriz eşliğinde doyasıya çıkardılar.
Günlük sıradan bir yağmur zamanı - Köprü altına sığındık |
Yağmurdan Sonra Gökkuşağı |