Şebnem ile Kuzey'i beklerken balıkçıların heyecanla bize gösterdiği, Karaköy İskelesi'nin önünde oynaşan minik siyah boğaz yunusları, erken başlayan günümüzün ilk hediyeleriydi.
İstanbul Modern ziyareti öncesi, ''değişiklik olsun'', ''ekonomik olsun'' diye müze kafesi yerine Karaköy'deki popüler kahvaltı mekanı Namlı Gurme'de kahvaltı etmek pek te iyi bir fikir değilmiş. Menü zengin, yiyecekler lezzetli, ama mekan dar, deniz manzarası yok. Üstüne üstlük müzenin kafesinden çok daha pahalı bir yermiş burası...
Kahvaltı sonrası, İstanbul Modern'deki Burhan Doğançay'ın ''Kent Duvarlarının Yarım Yüzyılı'' başlıklı sergisi ziyaretimiz ise pek keyifliydi. Sergi ile ilgili detaylı bilgi için tıklayabilirsiniz.
Çocuklar sergide koltuk kapmaca oynarlarken |
Ben birara kendimi Başak'a ''retrospektif''in ne demek olduğunu anlatmaya çalışırken bile buldum:) Ne gereksiz bir çaba!:) Çocuklar her zaman yaptıkları gibi 5-10 dakika bizi dinleyip kafa salladıktan sonra bağımsızlıklarını ilan ettiler. Birarada olmanın tadını çıkarıp itiştiler, koltuk kapmaca oynadılar. Klasik müze broşüründe yer alan resimleri müze duvarlarında bulma oyunu oynadılar; hatta müze güvenlik görevlisini de kendileri ile oynattılar. Evden getirdikleri minik arabaları boş geniş zeminde doyasıya yarıştırdılar.
Çocuklar küçük arabalarını yarıştırırlarken... |
Burhan Doğançay'ın ''sapak'' çalışmalarından birini Kuzey'e gösterip, yolda karşısına böyle bir sapak çıksa, üzerinde ''sapak'' yazsa, bu sapağın tam karşısında yine üzerinde ''sapak'' yazan ama şehirdeki sapaklara benzer renksiz bir sapak görse hangi yöne sapacağını sordum.
Anektoda konu olan sapak |
Bu güzel sergi gezimizi İstanbul Modern'in kafesinde, bizler kahve, çocuklar sıcak çikolata ve limonata içerek noktaladık.